'Koalisyona razılık' ve 'çamura yatma' hazırlığı
Fotoğraf: Envato
7 Haziran’a üç gün kala, AKP’nin “kibir abidesi” sözcüleri ve her vesileyle, “12 yılda sekiz seçimin hepsini kazandım. Her seçimde de bir öncekinden fazla destek gördüm” diye övünen, kendisini “seçimlerin efendisi” ilan eden Erdoğan’ın süngüleri iyice düştü.
Seçim kampanyasını “400 milletvekili istiyorum. Yeni Anayasa yapacak ve ‘Başkanlık Sistemini’ getirecek bir güç istiyorum” diye başlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan,“Ben bütün partilere eşit uzaklıktayım” demagojisini bir yana bırakıp, Kars’ta,“halkla buluşma” adı altındaki AKP Seçim Mitingi’nde, AKP’nin, “Onlar Konuşuuuur AKP Yapaaar!” biçimindeki sloganıyla meydanda toplanan kalabalığa “üçlü” çektirdi! Böylece Cumhurbaşkanı “tarafsızlığı”na dair çiğnemediği hiçbir sınır, kural, ilke, teamül, Anayasa ve yasa bırakmamış oldu!
Ama aynı Cumhurbaşkanı Erdoğan o gün akşam çıktığı TV’de seçimden sonra oluşabilecek koalisyon tartışmalarına dair soruyu, kendine hiç yakışmayan biçimde, “Ne koalisyonu üçünü üst üste koy bir AKP etmez” diye soruyu soranın boğazına tıkmak yerine, “Bakmayın böyle konuştuklarına seçimden sonra herkes birbiriyle koalisyon yapar. Geçmişte MHP ile DSP bile yaptı!” diyerek, iktidarın bir ucundan da olsa tutmaya razı olduklarını itiraf etti!
Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan da değil, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da, “tek başına hükümet kurma sayısını” yakalamanın “bıçak sırtında” olduğunu söyleyerek, “bir iki puanın bile çok önemli olduğunu” söyleyerek, AKP’nin “kırmızı çizgisini” 275 vekile kadar çekti!
Peki burada, bugüne kadar AKP’ye oy vermiş ama şimdi “kararsızlığa” düşen seçmenleri “Aman partimiz iktidardan düşüyor” telaşına sevk ederek bir kez daha oylarını alma taktiği olabilir mi?
Olabilir! Muhtemeldir ki böyle “ağlamaklı” bir tonda değerlendirmeler yapmak kararsız seçmeni heyecanlandırmada rol oynuyordur. Ama her ne olursa olsun, kameralar karşısında böyle konuşulmasının asıl nedeni, AKP’nin en militan sözcülerinin (Yalçın Akdoğan böyledir) önde gelenlerinin bile artık, 275 vekile razı hale geldiğidir!
Hele de AKP’nin bu kadar; “Biz her seçimi kazanırız”, “Aldık götürdük, yüzde 60’ı zorluyoruz”, “Üçü bir AKP etmiyor”,… gibi, “Seçimle yenilmesi mümkün olmayan parti” imajı üstünden seçimi domine ettiği düşünüldüğünde, bugün geldikleri yer elbette ayaklarının suya erdiğinin işaretidir.
AKP’nin ayaklarının suya ermesi sadece en yukarıdan “koalisyon” tartışması ya da “275 vekile razılık” imaları değildir. Seçime dört gün kala, yine “tehdit” yalanına dönülmesi de bir “seçim yenilgisi”nin bahanesi olarak gündeme getirilmiş görünmektedir.
Üstelik de AKP propagandası, “tehdidin odağı” olarak, yüzden fazla parti ofisi saldırıya uğrayan, seçim mitingleri engellenen, seçim çalışmaları resmi makamlar tarafından sınırlanan, binalarına saat ayarlı bombalar konan HDP’yi göstermektedir.
Başbakan önceki gün, İstanbul’un ilçelerini gezdikten sonra; “Sadece bölgede değil, İstanbul’un bazı semtlerinde de tehdit alıyoruz” diyerek, “Çamura yatmak” için şimdiden yatırım yapmaya girişmiştir.
Öyle anlaşılmaktadır ki, Başbakan Davutoğlu, seçim meydanlarındaki “bindirilmiş” kalabalıklardan gözünü alıp semtlere, vatandaşa indiğinde ayağının altındaki toprağın kaydığını fark etmiştir. Ve bunu fark ettiğinde AKP’nin yerel yöneticilerine, “Bu nedir, neden vatandaş eskisi gibi itibar etmiyor bize?” diye sormuş olmalı!
Herhalde yerel yöneticiler de; “Efendim halkı tehdit ediyorlar, onun için böyle!” demişlerdir.
En azından diyalog böyle, bu çerçevede cereyan etmiştir. Yoksa Başbakan Davutoğlu, İstanbul’un 3. Seçim Bölgesi’ndeki ilçeleri gezerken vatandaşı tehdit eden kişiler görerek bu kanaate varmamıştır.
Seçime az gün kala, AKP’yi seçim yenilgisi telaşı sarmıştır. Ama bu yenilginin anlamlı, Türkiye ve Ortadoğu halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesinin gerçek bir dayanağı olarak da biçimlenmesi için HDP’nin barajı aşması gerekmektedir. Aksi halde AKP’nin yenilgisi, sadece geçici bir seçim yenilgisi olarak kalır. Bu son üç günde, kararsız seçmenlerin kazanılması için çalışmanın, rehavete düşmeden daha hedefli ve kararlılıkla sürdürülmesi gerekir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00